Anasayfa / Gündem / ÜNİVERSİTE PATENTLERİNİ NE YAPACAĞIZ?

Gündem

  • 421

ÜNİVERSİTE PATENTLERİNİ NE YAPACAĞIZ?

image

İlk defa 2020 yılında TÜBİTAK tarafından çıkarılan “1702 Patent Tabanlı Teknoloji Transfer Destek Programı” çok vizyoner ve yerinde bir destek programı oldu. Bu destek programı ile TÜBİTAK firmaların üniversite ve start-upların patentlerinin lisansını aldığında veya devir aldığında yüzde 75’e kadar lisans bedelini karşılıyor.

 

lkemizde son 10 yıldır inovasyon ve girişimcilik ekosisteminde çok güzel gelişmeler oluyor. Ancak olmamız gereken noktada olmadığımızın, o noktaya da kısa bir süre içerisinde gelemeyeceğimizin hemen altını çizelim. 1990’lı yıllarda ülke olarak tartıştığımız konu firmaların neden Ar-Ge yapamadığı idi. Bu tartışma ile birlikte 1995 yılından itibaren başta KOSGEB ve TEYDEB farklı Ar-Ge proje destek mekanizmaları geliştirerek ülke çapında birçok firmayı Ar-Ge yapmaya teşvik etti. Dolayısıyla bizim firmalarımız bugün Ar-Ge yapabiliyor ise bunu KOSGEB ve TÜBİTAK-TEYDEB’e borçlular. Yani bizim Ar-Ge yapabilme kabiliyetimiz firmalıların içerisinden ziyade dışardan zorlanarak geliştirildi. Geldiğimiz noktada birçok firmamızın Ar-Ge projesi geliştirebildiğini TÜBİTAK ve KOSGEB Ar-Ge proje başvurularına bakarak görebiliyoruz.

2000’li yılarda ise ülkece en fazla tartıştığımız konu ise Ar-Ge’den bir adım öteye geçerek patentler oldu. Artık hep birlikte kendi patent sayılarımızı diğer ülkeler ile karşılaştırıyorduk ve neden bizim patent sayılarımız bu kadar az diye yakınıyorduk. Özellikle de üniversiteleri bu konuda eleştirmeye başladık. Bu kadar yapılan araştırmalardan neden patent çıkmıyor diye.

2013 yılında TÜBİTAK tarafından TTO’lar kurulmaya başlandı ve hemen ardından Yenilikçi ve Girişimci Üniversite Endeksi hayatımıza girdi. Hem TTO’lar üzerinden hem de endeks üzerinden üniversiteleri (öğretim elemanlarını) zorlayarak (veya teşvik ederek) araştırma sonuçlarının patentlenmesi sağlanmaya başlandı. Aynı zorlama ve teşvik Teknoparklar ve Ar-Ge Merkezlerine yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Patentlerin hayatımıza bu denli girmesini de TTO’lara borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Geldiğimiz nokta hiçte azımsanmayacak düzeyde. Üniversitelerimiz patent başvuru konusunda inanılmaz bir rekabete girmiş durumda. Teknoparklar da üniversitelerden geri kalmıyor. Özel sektörde bu hıza ayak uydurmuş bir şekilde gidiyor. Bugün artık hiçbirimiz patent sayılarımızı tartışmıyoruz.

Peki, bu artışın nedeni neydi? Tabii ki mekanizmaların ve kamunun politikalarının yönlendirmesiydi. Eğer TTO’lar kurulmasaydı ve/veya üniversite endeksi olmasaydı patent sayımızın bu seviyelere gelmesine imkan yoktu. Peki, bugünlerde inovasyon ve girişimcilik ekosisteminin tartıştığı konuların başında ne geliyor? Biz bu kadar patenti neden aldık, bunların patent bakım ücretleri kurumlara (üniversite, şirket vb) yük olmakta ve biz bunları nasıl ticarileştirebiliriz gibi konular tartışılıyor. Daha önce olduğu gibi ülkemizde bu konuyu hızlıca çözebilmenin en kestirme yolu kamunun patentleri ticarileştirmeye yönelik destek ve teşvikleri olacak. Bunu yaparken öncelikle patentin doğrudan bir performans göstergesi olması ortadan kaldırılıp yerine toplam patentlerin hangi oranda ticarileştirildiği göstergesi konulmalı. Böylece arz tarafının odağı patent sayısından ziyade ticarileştirmeye kayacaktır. Bu son bir iki yıl içinde az da olsa görülmektedir. Bana göre patentlerin ticarileştirilmesinde arz tarafından çok talep tarafının teşvik edilmesi ve onların motive edilmesi gerekmektedir. Doğal olarak özel sektör teknoloji hazırlık düzeyi düşük (ekonomik riski büyük) teknolojilere yatırım yapmaktan çekiniyor. Dolayısıyla firmaların bu patentleri lisanslayacak motivasyona, risk paylaşımına ihtiyacı var.

İlk defa 2020 yılında TÜBİTAK tarafından çıkarılan “1702 Patent Tabanlı Teknoloji Transfer Destek Programı” bana göre çok vizyoner ve yerinde bir destek programı oldu. Bu destek programı ile TÜBİTAK firmaların üniversite ve start-upların patentlerinin lisansını aldığında veya devir aldığında yüzde 75’e kadar lisans bedelini karşılıyor. Dolayısıyla bu destek programı sanayicinin riskini önemli ölçüde azaltarak hem yatırımcıyı, yani alıcı tarafı destekliyor hem de arz tarafı olan üniversiteleri ve startupları destekliyor.

Bana göre Ar-Ge ve inovasyona yönelik kamu destekleri önemli ölçüde revize edilerek sadece patent üreten destekler yerine üretilen çıktıları ticarileştirilmesine yardım eden desteklere dönüştürülmesinin zamanı gelmiştir. 1702 Patent Tabanlı Teknoloji Transfer Destek programı ilk örneğidir ama benzer destek programlarının sayıları ve içeriği genişletilerek artmalıdır. Eğer bahsedilen destek programları çeşitlenerek artarsa gelecek 10 yıl içerisinde tartışacağımız konu kaç patentin ticarileştirilmesinden, ticarileşen patentlerden elde edilen gelirlerin azlığı veya çokluğu olacaktır. Buraya ne kadar hızlı geçersek ülke ekonomisinin gelişmesine o kadar katkı yaparız. Bunun için de kamunun özellikle üniversite patentlerinin ticarileştirilmesine doğrudan veya dolaylı destekleyecek programlarını çeşitlendirmesinde yarar bulunmaktadır.