Anasayfa / Rapor / BİR BORÇLANMA ARACI OLARAK SABİT GETİRİLİ KIYMETLER

Rapor

  • 160

BİR BORÇLANMA ARACI OLARAK SABİT GETİRİLİ KIYMETLER

image

Akfen Holding Finans Koordinatörü Gülbin Uzuner Bekit, şirketleri yakından ilgilendiren altyapı finansmanları hakkındaki görüşlerini Strategy Dergisi ile paylaştı. Sabit ve değişken getirili kıymet olarak anılan tahvil ve bonolar yatırımcı ve ihraççı için iki taraflı bir borç sözü niteliğindedir. Kıymeti alan yatırımcıyı vade başında, ihraççıyı da vade sonunda taahhüt ettikleri tutarı ödemeye ilgili kıymetin tabi olduğu kanun ve düzenlemeler çerçevesinde yükümlü kılar. Türkiye’de tahvillerin niteliği ve ihracına ilişkin esaslar Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kanunu’na dayanan Borçlanma Araçları Tebliği çerçevesinde düzenlenmiştir ve tüm süreç SPK’nın denetimi altındadır. Finansal veya ticari kuruluşlar, devletler ve çeşitli sebeplerle finansman ihtiyacı duyar. Sabit getirili kıymetler bu ihtiyacı karşılamak için geniş bir yatırımcı tabanına borcun ihraç edilmesini olanaklı kılar. Yatırımcıları arasında ticari bankalar, yatırım fonları ve özel fonlar olabilir. İhraç edilen borç koşullarının uygun bulunması durumunda çeşitli yatırımcılar kıymet ihracına alıcı olarak kayıt olur ve bu şekilde ihraççıya borç tahsis edilmiş olunur. İhraççı vade sonunda yatırımcısına anaparasını ve vade boyunca kupon ödemelerini yapmakla yükümlüdür. Bankalar ve firmalar yatırım harcamalarını karşılamak, mevcut borçların refinansmanı veya sermayelerini arttırmak için tahvil ihraç edebilir. Bunun dışında firmalar birleşme ve satın alma işlemleri (M&A) için de ihraç yoluyla borçlanabilir. Hükümetler, eyaletler ve çeşitli özerk yönetimler ise cari açık finansmanı, kamu kuruluşlarını (firmaları, bankaları) finanse etmek ve finansal ve gayri finansal kuruluşlar gibi mevcut borçlarının yeniden yapılandırılması için tahvil ihraç edebilir. Bono ve tahviller aracılığıyla ihraç edilen borcun temerrüde düşmesi veya ihracçının iflas bildirmesi durumunda borç alacaklıları, her zaman sermaye ortaklarından öncelikli olarak alacaklarını talep ve temin etme hakkında sahiptir. İflas durumu olmadan ihraççının temerrüde düşmesi durumunda borcun anaparası ve faizi yargı yoluna başvurularak tahsil edilebilir. Borç alacaklıları da kendi aralarında birincil alacaklılar ve birincil alacaklıların haklarının karşılanması durumda edinim talep edebilecek alacaklılar olarak ayrılabilir. Borçlunun iflası durumunda alacak temininde en son sermaye ortakları, yani hissedarlara servis sağlanır. Bono ve tahvil ihraççısı sözleşmesel olarak önceden belirlenmiş sıklıkta (yıllık, yarı yıllık, veya dönemlik) kupon ödemeleri yapmakta ve vade sonunda ana parayı ödemekle yükümlüdür. İhraç edilen kıymete özel ihraççıya yönelik kısıtlayıcı finansal koşullar bulunabilir, bu sınırlamalar yeni yatırımları veya borçlanma tavanını sınırlayabir. İflas durumunda kıymet yatırımcısına yatırımı vadesinden önce ödenir. Çeşitli ihraççı grupları tarafından piyasaya sunulan sabit getirili kıymetler; ihracçısı, kupon faiz oranı, vadesi, tutarı, para birimi, tabi olduğu piyasa/ düzenleme, çağrılma opsiyonu ve anapara tutarının altında veya üzerinde ihraç edilmesine göre indirgenmiş veya primli tahviller olarak kıyaslanır. Tahviller faiz servisini kupon ödemeleri üzerinden gerçekleştirir. Sabit faizli tahviller vadesi boyunca ihraç sırasında belirlenen kupon oranı üzerinden ödeme yapar ve kıymet vadesi boyunca bu değişmez. Değişken faizli tahvillerin kupon oranı ilki ihraç sırasında ve her kupon ödeme gününden bir gün önce yeniden belirlenerek açıklanır ve kupon tutarı bu oran üzerinden hesaplanır. Sabit ve değişken faizli tahvillerin dışında ihraçta sabit ancak belirli bir finansal duruma (örn. Kredi derecelendirmesi veya finansal rasyolar) bağlı olarak faiz oranı kademeli olarak artan tahviller de mevcuttur. Vadesi bir yıldan kısa sabit getirili kıymetler bono, bir yıldan uzun vadeli sabit getirili kıymetler tahvil olarak anılır. Kısa, orta ve uzun vadeli kıymetler genellikle sırasıyla 1-3 yıl, 5-7 yıl ve 10 yıldan uzun olarak düşünülür. Piyasada en çok işlem gören tahviller 10 yıl ve 2 yıl vadeli devlet tahvilleri olurken, en çok işlem gören özel sektör tahvili ise 3 yıl vadeli Akfen Holding tahvilidir. Kısa vadeli tahvillere en sık hazinelerin ihraclarında rastlanır, orta vadeli tahviller devlet ve özel sektör tahvilleri, ve uzun vadeli tahvillere de yine devlet tahvili olarak rastlanabilir. Teminatsız borçlanma aracı olan tahviller firmalar için bankalardan borçlanmaya kıyasla faiz oranının düşüklüğü sebebiyle de daha avantajlıdır. İhraç yoluyla borçlanma kabiliyeti firmaların finansal sağlığı ve yatırımcının firma operasyonlarına olan inancıyla paralel olarak faiz avantajının yanında büyük montanlı fon teminine olanak sağlar. Bu şekilde borçlanan firmalar kullanılabilir banka limitlerini muhafaza etmiş olur. Tahvillerin teminatsız borçlanma aracı olmasından dolayı da tercih edilmektedir. Akfen Holding 100 milyon TL nominal değerli özel sektör tahvillerinden birini 2010 yılında ihraç ederek öncü olmuş ve bundan sonra 2011, 2012 ve 2014 yıllarında sırasıyla 80 milyon TL, 140 ve 200 milyon TL, 140 ve 200 milyon TL tutarlı tahvil ihracı gerçekleştirmiştir. Şu an piyasada işlem gören ve bu sene başında ihraç edilen 140 ve 200 milyon TL tutarlı tahviller de Türkiye‘nin ilk üç yıl vadeli özel sektör tahvilleri olma özelliğini taşımaktadırlar. İlerleyen yıllarda borçlanma portföyümüze tahvillerle devam etmeyi ve piyasası gelişen “sukuk”u dahil etmeyi planlamaktayız. Finansal enstruman olarak tahviller yapısal olarak kendi aralarında ayrıldığı gibi nitelik olarak da yapısal alternatifler sunabilmektedir. Sukuk, İslami Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Kurumu (AAOIFI) tarafından “dayanak teşkil eden bir varlık sepetinde yer alan varlıklar üzerindeki ortak mülkiyeti temsil eden eşit değerdeki sertifikalar” olarak tanımlanmış bir finansman aracıdır. Sukuku geleneksel tahvillerden ayıran temel unsur yatırımcının sukuğa dayanak teşkil eden bir varlık ya da varlık sepetinde doğrudan mülkiyet hakkına sahip olmasıdır, geleneksel tahviller ise yalnızca ihraççının finansal borcudur. Ülkemizde ve dünyada özellikle son yıllarda gelişmekte olan bir tahvil türü olan Sukuk hem ihraççılar için hem de yatırımcılar için yeni kaynaklar yaratmaktadır. Avrupa ve Amerika ekonomilerinin son yıllarda içinde bulundukları durumun özellikle gelişmekte olan ülkelere gelen batı kaynaklı yabancı yatırım tutarında negatif etkileri olmuştur. Bunun yanında orta doğu ülkelerinin zengin doğal kaynakları neticesinde elde ettikleri geliri yatırıma dönüştürme ihtiyaçları her geçen gün artmaktadır. Geleneksel tahviller orta doğulu yatırımcılar tarafından faize dayalı borçlanma senetleri oldukları gerekçesiyle tercih edilmemektedirler. Sukuk ise temelinde varlıkların paylaşılması veya kiralanmasına dayalı gerçek işlemlerin getirisini dağıtmaktadır, faiz olgusu bulunmayan bu yatırım aracı hem İslami hem de konvansiyonel yatırımcılar tarafından tercih edilmektedir. Sukuk ülkemizde 1992 yılından beri SPK mevzuatında yeri olan bir Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK)’tir. VDMK ihracına konu olabilecek alacak türleri mevzuatta başlıca, Tüketici Kredileri, Konut Kredileri, Finasal Kiralama Sözleşmelerinden Doğan Alacaklar ve İhracat İşlemlerinden Doğan Alacaklar olarak tanımlanmıştır. Başlıca Sukuk türleri ise Sahipliğe Dayalı, Yönetim Sözleşmesine Dayalı, Alım-Satıma Dayalı, Ortaklığa Dayalı ve Eser Sözleşmesine Dayalı Sukuklardır. 1992 yılından beri sistemde yeri olan VDMK, Sukuk sisteme entegre edilene değin yeterli ilgiyi görmemiştir. İlk Sukuk ihracı 2000 yılında Malezya’da gerçekleşmiştir ve günümüzde Malezya ve Suudi Arabistan Sukuk piyasasında lider konumdadırlar. Türkiye’de ilk sukuk ihracı Hazine tarafından 2012 yılı Eylül ayında yapılmış olup takip eden yıllarda katılım bankaları kendi sukuklarını ihraç etmişlerdir. Dünya’da 300 milyar doların üzerinde bir hacmi olan sukuk piyasası Türkiye’de henüz sadece 250 milyon dolar civarındadır. Ülkemizde ve dünyada kamu tarafından domine edilen bir piyasa olmasına rağmen özel sektör için yeni finansal kaynaklar yaratılması noktasında önemli ve geleceği olan bir araçtır.