KARAMANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Fatih Karamancı, başkanlığını Murat Özyeğin’in yürüttüğü Endeavor Türkiye’nin gala gecesindeki sohbetimizde eski seçim dönemlerini anımsadı: - Eskiden yerel seçimler yaklaşınca belediyeler bizim Süperlit Boru’dan ürün almak için sıraya girerdi. Çünkü, seçim dönemleri yaklaşınca vatandaşa hizmet telaşı, bu çerçevede altyapı yatırımı çabası artardı. - Şimdi durum nasıl? - Son yıllarda artık seçim dönemlerinde böyle bir telaş yok. İşler normal seyrinde gidiyor. Karamancı ile sohbet sonrasında kısa süre önce Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’le yaptığım görüşme notlarına baktım. Dinçer, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıkladığı 3 yıllık Orta Vadeli Program’a (2014-2016) ilişkin şu mesajları verdi: OVP, dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu Türkiye ekonomisine özgü gerçeklerle birleştirmiş, birçok makroekonomik parametre ile ilgili iddialı, fakat rasyonel hedeflere sahip. Suzan Sabancı Dinçer, dünya ekonomisinde gündeme gelen likidite daralması yüzünden dikkatli olunması, fazla iyimserlik içine girilmemesi uyarısında bulunurken büyüme konusunda şöyle yaklaştı: Arzumuz, ülkemizin 2013’ü yüzde 5 büyüme ile tamamlayabilmesi. Ancak, dünya ekonomisindeki büyümeyle ilgili sıkıntılar nedeniyle ülkemizin yüzde 5 büyümeyi yakalayabilmesi zor görünüyor. 2013-2016 dönemini kapsayan 4 yılda büyümenin yüzde 4.5’in altında öngörülmesi biraz üzücü. 2023’te 2 trilyon dolarlık milli gelir hedefini dikkate alıp ekledi: Gönül ister ki, 2023’e doğru ilerlerken büyüme hızımız yıllık yüzde 6’ya yakın veya üstünde olsun. Herhangi bir finansman riskinden uzak kalarak bunu yapabilmek iç tasarruf oranının milli gelirin yüzde 18-19’una ulaşması gerekiyor. Oysa şu anda bu oran yüzde 12.6 gibi düşük bir düzeyde bulunuyor. Tasarruf oranını artırmanın temel kriterinin de altını çizdi: Tasarruf oranını artırmak, geleceğine güvenen, kendisiyle barışık bir toplum gerektirir. Türkiye’nin büyüme hızı ciddi biçimde siyasal ortamının yumuşamasına, siyasi partilerin uzlaşmayı ve toplumsal barışı ön planda tutan davranışlarına bağlı. Dinçer’e 2014’ün “seçim yılı” olacağını anımsattım: Türkiye ekonomisi son yıllarda siyasi gelişmelerden daha az etkilenen ve kendi dinamiklerinin daha fazla ağırlıkta olduğu bir profil kazandı. Ekonomiye ilişkin olumlu beklentilerimizi seçim döneminde de koruyoruz. Ayrıca seçimlerin hemen öncesindeki 2013’te bütçe açığında artış değil, azalma gözlemledik. Bu da seçim ekonomisinden uzak, disiplinli bir bütçe yönetimi uygulandığını gösteriyor. Fatih Karamancı’nın kendi şirketinden aktardığı gözlemle, Suzan Sabancı Dinçer’in verdiği mesajlar seçim ekonomisi konusunda birbiriyle örtüşüyor. AK Parti hükümetleri, başlangıçtan itibaren Kemal Derviş’in 2001 krizinden hemen sonra temelini attığı politikaları önemli ölçüde oturtunca, Türkiye seçim ekonomisi uygulamalarından epey uzaklaştı. 2014 ilkbaharında yerel seçimler, sonbaharında da cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Belki de 2015’de gerçekleşecek genel seçimlerin cumhurbaşkanlığı seçimiyle birleştirilmesi gündeme gelecek. Bu durum, yerel seçim sonuçlarıyla netleşecek. Ekonomi, 2014’te seçimler nedeniyle ikinci plana düşecek. Bunun biraz adımları yavaşlatıcı etkisi olsa da, ekonomi seçimlerden olumsuz etkilenmeyecek. Ancak, dünyada yaşanacak dalgalanmalara daha duyarlı seyir söz konusu olacak.