Enerjinin tüm alanlarda kullanımının giderek artması sebebiyle, enerji tedariki ve güvenliginin bugün geçmiste oldugundan çok daha fazla önem kazandıgı bir dönemdeyiz. Kaynakların az sayıda ülkenin elinde toplanmıs olması enerjide “arz güvenligi” sorununu dogurmaktadır. Bu nedenle günümüzde ülkelerin ekonomik ve politik istikrar göstergelerinin dogrudan enerji arz güvenliginin saglanmasına bagımlı hale geldigini söylemek yanlıs olmaz. Dünyanın artan enerji ihtiyacı ile birlikte, Türkiye’nin enerji ihtiyacı da ekonomik gelismenin ve refah düzeyinin artısına paralel olarak büyümektedir. Bu asamada Türkiye’nin toplam enerji talebinin yaklasık %30’u öz kaynaklarla karsılanırken, geriye kalanı çesitlendirilmis ithalat portföyünden saglanmaktadır. Enerji arzının sürekliligini saglamak, enerjiyi en etkin ve verimli bir sekilde kullanma temeline dayanan sürdürülebilir, uygulanabilir ve uzun vadeli dogru enerji politikalarının olusturulması ile mümkündür. Sürekli artan enerji talebini karsılamak ve dısa bagımlılıgı azaltmak için var olan bütün potansiyellerimizi en kısa sürede devreye almak, yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın tamamından yararlanmak durumundayız. Bu bakımdan, enerji politikalarımızın ana hedefi; gerekli enerjinin zamanında, güvenilir bir sekilde, uygun fiyatla, çevreyle uyumlu olarak ve yüksek kalitede saglanması temeline oturtulmus bulunmaktadır. 2014’te Kurulu Güç 5800 MW Arttı Dünyadaki ekonomik krize, bölgemizdeki istikrarsızlıklara ve ülkemizdeki seçimlere ragmen ülkemizdeki enerji yatırımları 2014 yılında da istikrarlı bir sekilde devam etti. Geçtigimiz yıl yatırım tutarı 17 milyar TL’ye ulasan 5800 MW gücünde 203 adet santrali devreye aldık. Bu yatırımların neticesinde Türkiye’de ilk santralin devreye girdigi 1902’den 2002’ye kadar geçen yüz yıllık dönemde 31.800 MW olan kurulu gücümüz son 12 yıldaki yatırımlarla iki kattan fazla artarak 69.803 MW’a ulastı. Daha da önemlisi, son bir yılda devreye alınan 5800 MW gücün yüzde 40’ını olusturan 2382 MW’ının yenilenebilir kaynaklardan olusmasıydı. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payını arttırmak, enerji verimliligini arttırmak, enerji ve tabii kaynaklar alanlarındaki faaliyetlerin çevreye olan olumsuz etkilerini en aza indirmek, enerji ve tabii kaynaklar alanında yenilikçiligin öncüsü ve destekleyicisi olmak Bakanlıgımızın stratejileri arasında yer almaktadır. Bu çerçeveden olmak üzere 2014, en fazla rüzgâr kurulu gücünün devreye girdigi yıl oldu ve kurulu güç içinde rüzgârın payı ilk defa %5’i geçti. Öyle ki, bazı günlerde elektrik üretiminin %10’unu rüzgârdan karsılar hale geldik. Devreye giren rüzgâr santralleri sayesinde geçen yıl dogalgaz faturamızın 850 milyon dolar azalmasını sagladık. 2014 yılında ayrıca ilk defa lisanssız elektrik üretimi ve ilk defa günes enerjisi üretimi basladı ve kurulu güç içindeki yerini aldı. Günes enerjisinin elektrik üretiminde kullanılması konusunda teknolojik gelismeleri yakından takip ediyoruz. Bu baglamda ilk etapta 600 MW olarak belirledigimiz günes enerjisi kurulu gücümüzün 2023 yılında asgari 3.000 MW’a ulasmasını hedefliyoruz. Ülkemizin siyasi ve ekonomik istikrarına duyulan güven sayesinde günes enerjisine büyük yatırım yapmak isteyen yurt içi ve yurt dısından yatırımcılar ile bu hedefe çok kolaylıkla ulasacagımızı düsünüyorum. Öte yandan, lisanssız elektrik üretimi için dagıtım sirketlerine yapılan basvuruların yaklasık yarısının günes enerjisine dayalı santraller için yapılmıs olması da bu öngörümüzü desteklemektedir. Yapılan bu yatırımların neticesinde elektrik üretimimiz geçen yıl bir önceki yıla göre %4,3 oranında artarak 238,1 milyar kilovatsaate; tüketimimiz ise %3,7 artarak 253,3 milyar kilovatsaate çıktı. Elektrik tüketiminde Cumhuriyet tarihi rekorunu 14 Agustos günü kırdık. Bir günde 831,8 milyon kilovatsaat tüketimimiz oldu. Enerji tüketiminin ekonomi ve enerji üretimindeki büyümeye paralel olmamasının nedeni, enerji verimliligi ve tasarrufuyla ilgili yaptıgımız çalısmaların sonuç vermesidir. 2014 yılında kurmus oldugumuz Enerji Takımımız bu anlamda çalısmalarına devam edecektir. Özellestirme Süreci Devam Edecek Enerji yatırımlarımız özel sektörle birlikte büyürken, kamu olarak biz de özel sektörün önünü açacak politikaları gelistirmek ve denetleyici bir rol üstlenmek durumundayız. Özel ve kamu es zamanlı çalısmazsa bu büyüme saglıklı olmaz. Son dönemdeki yatırımlarla birlikte özel sektörün elektrik üretimindeki payı %72’ye, kurulu güçteki ise %68’e çıktı. 2014 yılında Kemerköy, Yeniköy, Yatagan, ve Çatalagzı Termik santrallerinin de içinde oldugu toplam 1984 MW kurulu güçteki üretim santralleri, 4 milyar 122 milyon dolar bedelle özellestirildi. Içinde Tunçbilek ve Orhaneli Termik Santrallerinin da bulundugu toplam 580 MW’lık santrallerin ihalesi tamamlandı ve onlar da devir sürecinde. 990 MW’lık Soma B Termik Santralının ihale süreci devam ediyor. Büyük hidroelektrik santrallerimiz hariç, üretim santrallerimizin özellesme süreci 2015’te devam edecek. Nükleer Enerji Seçenek Degil, Zorunluluk Yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması, yerli kaynakları arama ve isletme faaliyetlerine hız verilmesi, enerji verimliliginin arttırılması gibi her türlü potansiyeli harekete geçirecek politikalarımız devam etse de, birikmis yatırım açıgını kapatmak ve enerji arz güvenligimizin saglamak açısından nükleer enerji bir seçenek degil bir zorunluluk olarak karsımıza çıkmaktadır. Gelismis ve gelismekte olan, özellikle gelecekte küresel aktör olma hedefi ve potansiyeli olan diger ülkeler gibi Türkiye de, üretim portföyüne nükleer enerjiyi dâhil edecektir. Bu baglamda 2023 yılına kadar 2 nükleer güç santralini isletmeye almayı bir tanesinin de insaatına baslamayı hedeflemektedir. Son dönemde gösterilen çabalar neticesinde bu alanda somut sonuçlar alınmaya baslanmıstır. Geçen yıl Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinin ÇED raporu onaylandı. Sinop Nükleer Enerji Santrali’ne iliskin Evsahibi Hükümet Anlasması’nın da bu yıl TBMM Genel Kurulu’na gelmesini planlıyoruz. 2014 yılında ayrıca üçüncü nükleer santral çalısmaları kapsamında, EÜAS ile Westinghouse ve Çinli sirket SNPTC arasında Mutabakat Zaptı imzalanarak münhasır görüsmelere baslandı. Dogal Gazda Tüm Türkiye 2016’da Kapsama Alanında Türkiye’de temiz enerjiyle özdeslesen dogal gaz konusunda da geçen yıl çok önemli adımlar attık. Dogal gaz hattının ulastıgı il sayısı 74’e çıktı. Bu yıl dört yeni ile daha dogal gazın ulastırılmasının ardından nihai hedef olarak 2016 yılında tüm illerimize dogalgaz iletim hattı gitmis olacak. BOTAS Tuz gölü Dogalgaz Depolama Tesisi Projesi’yle ilgili Dünya Bankası ile 400 milyon dolarlık kredi anlasması imzalandı. Yıllık 1 milyar m3 kapasiteli Tuz Gölü Yeraltı Depolama Projesinin 1. faz insaatını 2017 yılında, 2. faz insaatını ise 2019 yılında tamamlayarak tesisi devreye almayı hedefliyoruz. Bu yıl baslayacagımız BOTAS Marmara Ereglisi LNG Terminali projesi insaatını da 2019 yılında tamamlamayı planlıyoruz. Öte yandan dogal gaz ve petrolün yer üretimini temin amacıyla geçen yıl içinde arama faaliyetlerine kamu ve özel sektör olarak 1,1 milyar dolar yatırım yaptık. Türkiye Petrolleri, Shell ile birlikte Batı Karadeniz’deki yeni sondajına 2015’in ilk aylarında basladı. MTA’nın üç boyutlu sismik arastırma yapacak gemisi de bu yılın ikinci yarısından itibaren faaliyete baslayacak. Bu çalısmalardan ülkemiz için sevindirici haberlerin gelmesini bekliyoruz. Bu arada 3 milyar dolarla Türkiye’de su ana kadar tek kalemde yapılmıs en büyük sanayi yatırımı olan TÜPRAS Fuel Oil Dönüsüm Tesisi’nin hizmete girmesiyle cari açık sorununun çözümü için önemli bir adım atmıs olduk. 2014 yılında kamu ve özel sektör olarak toplam 1,5 milyon metre maden sondajı gerçeklestirdik. Afsin-Elbistan, Karapınar-Ayrancı, Eskisehir-Alpu, Afyon-Dinar gibi büyük sahalardaki sondajlarımızı tamamlayarak linyit rezervimizi 15 milyar tona çıkardık. Bu sahalara toplam 30 milyar dolar yatırımla toplam 17.500 MW’lık santraller kurmayı hedefliyoruz. Afsin Elbistan’da halen dört ülkeyle devam eden müzakereleri bu yıl içinde tamamlayarak bir ülkeyle anlasmaya varmayı hedefliyoruz. Yine 2015 yılı içinde Karapınar-Ayrancı, Eskisehir- Alpu ve Afyon-Dinar’daki rezervin enerji üretimine hangi modelle kazandırılacagını belirleyecegiz. Enerjide Kilit Rolümüzü Sürdürecegiz Dünya ispatlanmıs petrol rezervlerinin %65’ine ve gaz rezervlerinin %71’ine sahip Orta Dogu ve Orta Asya ile dünyanın en büyük petrol ve dogal gaz tüketicisi Avrupa ülkeleri arasında önemli bir köprü niteligi tasıyan Türkiye, bu konumuna baglı olarak transit ülke olma yolunda önemli ilerlemeler kaydetmistir. Bir transit ülke ve ticari merkez olarak son yıllarda uluslararası projelerde kilit roller üstlenen ülkemiz, enerji alanında ortak fayda saglayacagımız her ise bugüne kadar oldugu gibi bundan sonra da katkıda bulunmayı sürdürecektir. Bu baglamda 2014 yılında 13 ülke ile toplam 18 belge imzaladık, Avrupa Nükleer Arastırma Merkezi’ne (CERN) ‘Ortak Üye’ olduk ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın dönem baskanlıgını sürdürdük. Enerjideki bu kilit rolümüzü, 2015 yılında da önemli organizasyonlara ev sahipligi yaparak sürdürecegiz. G20 tarihindeki ilk G20 Enerji Bakanları Toplantısı’nın yanı sıra Kıtalararası Rüzgar Enerjisi Kongresi ve 6. Dünya Enerji Düzenleme Forumu bu yıl içinde Türkiye’de gerçeklestirilecek. Öte yandan, Irak’ın normallesmesini ve iki tarafın bir bütün halinde ticaret yapmasının önemini vurguladık ve 2014 yılında ciddi bir diplomasi trafigi yürüttük. Türkiye olarak gösterdigimiz gayretler sonuç verdi ve Kasım ayında Irak’ın kuzeyi ve merkezi hükümet mutabakata vardı. Tüm bu gelismeler neticesinde SOMO petrolü Kasım ayında Ceyhan’dan uluslararası piyasaya yeniden sevk edilmeye baslandı. Su ana kadar 3,2 milyon varil SOMO petrolü bu kapsamda sevk edildi. 520 bin varil SOMO petrolünü TÜPRAS aldı. Enerjide transit rolümüzü taçlandıracak 45 milyar dolarlık Güney Gaz Koridoru Projesi’nin temel atma töreni 2014 yılında tamamlandı. Projenin Türkiye ayagını olusturan TANAP’ın temel atma töreni de geçen ay Kars’ta Azerbaycan ve Türkiye’nin Cumhurbaskanları düzeyinde katılımı ile gerçeklestirildi. TANAP’ta bir diger sevindirici gelisme ise farklı ülkelerden 18 firmanın katıldıgı ana hat boruları alım ihalesinde 6 Türk firmasının toplam boru miktarının yüzde 80’lik kısmını kazanması oldu. Düsük Petrol Fiyatları Enflasyonu Olumlu Etkileyecek Petroldeki düsüsün nedenleri arasında; küresel ekonomideki yavaslama ve artan arz da etkili. Uluslararası Enerji Ajansının da açıkladıgı üzere, petrol fiyatlarında gözlemlenen büyük degisiklik küresel ekonomiye yönelik büyüme beklentilerinin zayıflamasından kaynaklanıyor. Asagı çekilen büyüme beklentileri tüketim beklentilerini de düsürüyor. Dolardaki güçlenme de yavaslayan küresel ekonomiyle açıklanabilir. Ayrıca, geçtigimiz yaz döneminde küresel ham petrol üretiminde birçok aksama yasandı, bu sebeple petrol fiyatları daha da azaldı. Bu durum petrolü ihraç eden ve ekonomisi büyük ölçüde petrol ve dogal gaza dayalı olan ülkeler için büyük bir handikap olustururken, bizim gibi ithalatçı ülkeler için ise olumlu bir etki yaratmaktadır. Düsen petrol fiyatları dıs ticaret açıgı, cari açık, enflasyon oranı gibi makro verilerde önemli düzelme saglayacaktır.