Kuruluşu 70 yıl öncesine dayanan Beyti tek şubeyle uluslararası bir başarıya ulaştı. Haklı ününü etin kalitesine ve lezzetine olduğu kadar misafirperverliğine de borçlu olan Beyti Türkiye'de işini en iyi yapanlara güzel bir örnek.
G ünümüzde “steakhouse”lar çok yaygın olsa da Türkiye’de kebabın yeri her zaman ayrıdır. Kahvaltı sonrası tüm öğünlerde tüketilebilen, kendine has bir kültürü olan kebap konusunda marka haline gelen işletmeler çıtanın da yüksekte tutulmasına olanak sağlıyor. Bunlardan en öne çıkanı ve hatta belki de en eskisi Beyti. 1945 yılında dört masa ve 20 iskemle ile yola çıkan Beyti, aradan geçen 72 yılda yerli-yabancı birçok önemli ismi ağırlayan, namı sınırları aşan bir ekole dönüştü. Kurucusu Beyti Güler de hem kaliteli hizmet anlayışı hem de “beyti” kebabına isim babası olmasıyla bir efsane haline geldi. Güler bugün iki oğluyla bu işletmenin başında durmaya devam ediyor. ZORLU YILLARIN ARDINDAN… Beyti Güler, Romanya’dan Türkiye’ye göçen Kırımlı bir ailenin oğlu. 1934 yılında bir gemiyle geldiği İstanbul’da önce fırın, bakkal ve sonrasında bugün ki Beyti’nin temelleri olan küçük bir işletme açmış. Çocukluk dönemlerinde dahi aralıksız çalışan Beyti Güler’in, İstanbul’da etin en iyi adresi olarak bilinen Beyti Et Lokantası’nı açması ise hem sektör hem de kendisi için bir milat olmuş. Dünyanın dört bir tarafından gelen konukları ağırlayan Beyti’nin duvarları her biri dünya siyaset ve iş dünyasının önde gelenlerinin fotoğraflarıyla dolu. Kuruluşundaki amacı at arabalarıyla İstanbul’a mal taşıyan sürücülere yemek vermek olan Beyti, o günden bu yana büyük değişim geçirse de söz konusu et olduğunda kaliteden asla ödün vermemiş. Beyti Güler, o ilk yılları şu sözlerle anlatıyor: “Dünya Harbi’nin ardından İstanbul’da bir hareketlilik yaşandı. Bizim dört masalı yerimiz arkaya doğru büyüte büyüte 48 masalı bir yer haline geldi. Sonra burası bile az gelmeye başladı. O dönemlerde sabah trenlerle insanlar gelir, herkes denize girer, piknik yapar ben de onlara karpuz satardım. Günün birinde dönemin en ünlü gazeteci ve yazarlarından Burhan Felek bizim lokantamızda yediği yemeğin ardından yazdığı yazı adımızın duyulmasına vesile oldu. Burhan Felek yemeği çok beğeniyor olacak ki ertesi gün ‘Küçükçekmece’de bir et vahası’ başlıklı bir yazı kaleme alıyor. Bu yazıdan sonra işimiz gittikçe büyümeye başladı. Bu yazıyı referans alan kimseler İstanbul’un farklı yerlerinden gelmeye başladı. En son 400 iskemleye çıkmıştı lokantamız. O zaman da ızgara et yapıyorduk ve Türkiye’de döneri ilk yapanlardan biriyiz. Günde 6 döner satardık. Her döner neredeyse 50-60 kilo idi.” 1972’de Beyti’nin halen Florya bulunan binasının temellerini atılsa da binanın açılışı 1983 yılında gerçekleşti. O gün bugündür bu tek şubede hizmet vermeye devam ediyor Beyti. Kurucu Beyti Güler şubeleşmeme sebeplerini şöyle özetliyor: “Tek olmak güzel bir şey. Ben BEYTI KEBABIN ÖYKÜSÜ Bir iş seyahati sırasında gittiğim Cenevre’de Moller adlı bir kasap dükkanına uğradım. Kuzu sırtına sarılan bonfileyi ilk orada gördüm. Türkiye’ye dönünce aynısını yapmaya başladım. Herhangi bir adı olmadığı için Beyti kebabı diye anıldı. her yerde olamam. Japonya dahil pek çok yerden teklif aldım. Gidersem, başarırdım. Ama ben burayı bırakmak istemedim. Açılmak istemedim. Para hırsım olmadı. Ben mutfağına girip etine dokunmadığım, misafirleriyle tek tek ilgilenmediğim bir lokantayı işletemem. Buranın başarısı da sanırım biraz bunda saklı.” Bugün şirketlerin kurumsal anlaşmalar yapmak için sarfettiği çabaya karşın, Beyti bugünden çok daha önce önemli bir işbirliğini de hayata geçirmeyi başarmış. Dönemin Pan Amerikan Havayolları Başkanının özel ricası ile Pan Amerikan Havayolları ile gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde uçaklarda verilecek yemekler için şiş kebap ve kuzu pirzolayı Beyti temin etmiş. Pan Amerikan ile 8 sene süren işbirliği boyunca Roma, Frankfurt, Yeşilköy, Beyrut, Tahran arasında sefer yapan iki Boeing ve Jumbo uçağa aralıksız servis verilirken günlük 1200 kişiye ulaşıldı. Beyti Güler bu işbirliği için de şu sözleri söylüyor: “Düşünün o zaman telefon yok, faks yok. Ve daha önemlisi bir gün bile şikâyet almadık. Ayda bir gün kontrol uçuşumuz olurdu. Ayda bir gün de o uçuşlara katılırdım. Bu başarım somut olarak da ödüllendirildi. İhracattan 4 tane altın madalyam var.”