Anasayfa / Özel Dosya / TTIP İLE KÜRESEL TİCARETTE KARTLAR YENİDEN KARILIYOR

Özel Dosya

  • 155

TTIP İLE KÜRESEL TİCARETTE KARTLAR YENİDEN KARILIYOR

image

ABD ve AB arasında müzakereleri devam eden TTIP Anlaşması ile küresel ticaret ve yatırımların yüzde 60'ının tek bir merkezde toplanması bekleniyor. Peki, bu anlaşmanın üçüncü ülkelere hangi etkileri olacak? Türkiye bu süreçten daha az etkilenmek için hangi adımları atmalı? 2013 yılından bu yana ABD ile AB arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşması ile dünyanın en önemli iki bloğu arasında serbest ticaret ve yatırım alanı oluşturulması hedefleniyor. Dünyadaki toplam GSYİH’nin yarısını, ticaret hacminin ise üçte birini oluşturan iki blok arasında imzalanması planlanan anlaşma, geleneksel bir serbest ticaret anlaşmasının ötesinde bir anlam taşıyacak. Küresel ticareti yeniden şekillendirecek ve yeni dengelerin oluşmasını sağlayacak anlaşmayla iki blok arasında; gümrük vergilerinin sıfırlanması, tarife dışı engellerin minimize edilmesi, hizmet ticareti, mevzuatlarda uyum, fikri mülkiyet hakları ve kamu ihaleleri gibi başlıklarda ekonomik işbirliği kurulması amaçlanıyor. Müzakerelerin 2017 yılında tamamlanması hedefleniyor. 2017 yılına dek tamamlanması hedeflenen anlaşmanın yaratacağı etkiye yönelik pek çok araştırma yapıldı. Merkezi Londra’da bulunan Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi (CEPR) verilerine göre, kapsamlı bir anlaşmanın yürürlülüğe girmesinin AB ekonomisine yılda 119 milyar Euro, ABD’ye ise 95 milyar Euro ek katkı sağlayabileceği hesaplanıyor. İki blok arasındaki dış ticaret ise 460 milyar dolar artacak. Bu da her iki ekonomi için yüzde 0,5 ile yüzde 1 arasında ek büyüme anlamına geliyor. Benzer veriler Avrupa Komisyonunun yaptığı kapsamlı etki analizinde de dikkat çekiyor. TEPAV’ın Komisyon raporlarından derlediği bilgilere göre söz konusu anlaşma, krizin etkilerini aşmaya çalışan AB ve ABD’de hane halkına da olumlu yansıyacak. Buna göre hane başına çalışma yaşamı süresince yaratacağı ek gelirin AB ve ABD için sırasıyla 12 bin 300 ve 6 bin 400 Euro olması bekleniyor. Daha önemli beklenti ise anlaşmanın yeni istihdam alanları yaratması ve ücretlerde ortalama yüzde 0,6’lık bir artış olması öngörülüyor. Bu durum AB’nin büyüme stratejisi açısından bakıldığında “daha çok istihdam ve iyi ücret ödenen işlerin yaratılması” hedefi ile uyumlu görülüyor. Kapsamlı bir anlaşma yapılması durumunda küresel ticaret ve yatırımların yüzde 60’ı tek bir merkezde toplanacak. Büyüklüğü ve kapsamı göz önünde bulundurulduğunda TTIP Anlaşmasının küresel ticarete ciddi etkileri olması bekleniyor. Ortaya konan raporlar iki blok ile ticaret yapan üçüncü ülkelerin bu süreçten olumsuz etkileneceğini ortaya koyuyor. TEPAV’ın İsveç Ticaret Bakanlığı’ndan derlediği bilgilere göre, tarifelerin kaldırılıp, tarife dışı engellerin kapsamlı şekilde azaltılması halinde, dünyanın geri kalanı açısından refah düşüşü etkisi yüzde 0,15; üretimlerindeki katma değer azalışı ise yüzde 0,4 olarak hesaplanıyor. TTIP’IN TÜRKIYE EKONOMISINE ETKILERI Hazar Strateji Enstitüsü tarafından yayınlanan “TTIP Anlaşması’nın Türkiye Ekonomisine Olası Etkileri Analizi” adlı rapora göre, iki büyük ticaret bloğu arasında yapılacak anlaşmanın Türkiye ekonomisine de önemli etkileri olması bekleniyor. Rapora göre, Türkiye’nin ABD ve AB ile yaptığı ticaret, toplam dış ticaretinin yaklaşık yüzde 46’sını oluşturuyor. Anlaşmanın, Türkiye’nin dış ticaret açığını yüzde 22,5 artırması, ihracatını ise yüzde 12,4 düşürmesi bekleniyor. Bu durumun Türkiye imalat sanayi üretimini yüzde 5,2 oranında düşürebileceği hesaplanırken GSYİH’ya yaklaşık yüzde 1,89 negatif etki yapacağı ve yaklaşık 103 bin dolayında bir istihdam kaybına yol açacağı tahmin ediliyor. BU SEKTÖRLERE DIKKAT Rapora göre, TTIP Anlaşması’yla birlikte kimya, otomotiv ve tekstil sektörlerinin diğer sektörlere göre çok daha fazla etkileneceği sonucu çıkarılıyor. Ancak, küresel otomotiv firmalarının üretim üssü olan Türkiye otomotiv sanayisinin hedef pazarlara göre üretim yapması, sektördeki zararın beklenenden daha az olabileceği şeklinde daha iyimser bir yorum yapılmasına neden oluyor. Hazar Strateji Enstitüsü tarafından hazırlanan rapora göre, ABD’de 2009 yılından itibaren belirginleşen kaya gazı devrimi ile birlikte enerji maliyetleri önemli ölçüde azaldı. Ülke özellikle enerji ve sermaye yoğun sektörlerde ciddi bir rekabet avantajı kazandı. Bu anlamda TTIP Anlaşması ile, ABD ve AB’nin ihracatta önemli paya sahip olduğu otomotiv ve tekstil gibi sektörleri olumsuz etkilemesinin yanında Türkiye’nin net ithalatçı olduğu kimyasal maddeler ve petrokimya ürünleri gibi kalemlerde de rekabet gücünün düşmesi bekleniyor. TÜRKIYE HANGI ÖNLEMLERI ALMALI? Raporda, TTIP Anlaşması’na dâhil edilmesi durumunda bile anlaşmadan olumsuz etkilenebileceğinden ötürü Türkiye’nin bu konuda gerekli tedbirleri almasının önemli olduğu vurgulanıyor ve şu öneriler getiriliyor: “Anlaşmanın Gümrük Birliği’ne üye ya da aday ülkeleri de kapsayacak şekilde uygulanması sağlanmalı ya da imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye aleyhinde olan maddeleri yeniden gözden geçirilmeli. Türkiye, TTIP’a dâhil edilmemesi durumunda alternatif serbest ticaret anlaşmalarına gitmenin yollarını aramalı. Tüm bunların yanı sıra, dış ticaret açığını artırmadan ekonomisini büyütmeyi sağlayacak bir büyüme modeline geçilebilmeli. Bu süreçte özellikle temel sanayi dallarında yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yeterli teşviklerin verilmesi, bürokrasinin azaltılması, Ar-Ge ve inovasyon kültürünü geliştirebilecek bir entelektüel ortam yaratılması büyük önem arz ediyor. Bu anlamda uygulanacak teşvik ve ticaret tedbirleri yerli üretimi ithalattan daha cazip kılacak şekilde tasarlanmalı.” Türkiye Hangi Önlemleri Almalı? > Anlaşmanın Gümrük Birliği'ne üye ya da aday ülkeleri de kapsayacak şekilde uygulanması sağlanmalı > Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye aleyhinde olan maddelerinin yeniden gözden geçirilmesi sağlanmalı. > TTIP'a dâhil olunmaması durumunda alternatif Serbest Ticaret Anlaşmalarının yolları aranmalı. > Uzun vadede dış ticaret açığını artırmadan büyümeyi sağlayacak bir ekonomik modele geçilmeli. > Temel sanayi dallarındaki yatırım ortamı iyileştirilmeli, bürokrasi azaltılmalı > Ar-Ge ve inovasyon kültürünü geliştirebilecek bir entelektüel ortam yaratılmalı > Uygulanacak teşvik ve ticaret tedbirleri yerli üretimi daha cazip kılacak şekilde tasarlanmalı.