Enerji ve limancılık gibi güçlü altyapı gerektiren birçok sektörde gerçekleştirilen özelleştirmeler ile rekabete dayalı piyasa ekonomisi gelişmeye devam ediyor. Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu Türkiye'nin özelleştirme politikalarını, hedeflerini ve özelleştirmenin ülke ekonomisine katkılarını Strategy Dergisi'ne değerlendirdi. Özelleştirme politikaları, devletin, özel sektör tarafından yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesine ve ekonominin pazar mekanizması ile yönetilmesine olanak sağlıyor. Sadece ekonomik olarak değil, sosyal, mali, idari gibi birçok alanda köklü bir değişime yol açan özelleştirme politikaları Türkiye’de ve dünyada önemini koruyor ve etkin bir yeniden yapılanma aracı olarak kullanılıyor. 2013 yılında gerçekleştirilen özelleştirmeler ile büyük bir başarı sağlandığını dile getiren Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu, 2014 yılının da özelleştirmeler açısından “başarılı bir yıl” olacağının altını çiziyor. Günümüzde rekabete dayalı bir piyasa ekonomisi hâkim. Bu koşullarda özelleştirmenin ülke ekonomisine yararını açıklayabilir misiniz? Özelleştirmenin ülke ekonomisine yararını anlatmadan önce özelleştirmenin ne olduğundan bahsedelim. Özelleştirme, kamunun sahip olduğu ticari ve sınai teşebbüsler ile varlıkların mülkiyet, yönetim ve denetimlerinin tamamen veya kısmen özel kişiler ve kuruluşlara devredilmesi anlamına geliyor. Bu kavram ile birlikte mülkiyet kamuda kalmak üzere işletme hakkının devri, kiralama, yap-işlet-devret, Kamu Özel İşbirliği ve benzeri uygulamalardan da bahsedilmesi gerekiyor aslında. Ülkemiz açısından özelleştirme konusunu değerlendirdiğimizde, özelleştirmenin Kamu İktisadi Teşebbüslerinin mülkiyet ve yönetimlerini kamu kesiminden özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Kamu hisselerinin yüzde 50’den fazlası özel kişi ve kuruluşlara devredildiğinde hem işletmenin sahipliği hem de yönetimi özelleştirilmiş oluyor. Bu açıdan bakarsak özelleştirme yalnızca ekonomik etkileri olan bir kavram değil. Özelleştirme, hem sosyal, hem ekonomik, hem hukuki hem de mali ve idari sonuçları bulunan ve bu alanlarda köklü dönüşüm sağlayabilen bir yeniden yapılanma aracı. Bu yönüyle özelleştirme toplumun her kesimine doğrudan ya da dolaylı olarak yakından ilgilendiren bir durum. Devletin asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki harcamalar ile özel sektör tarafından yüklenilemeyecek alt yapı yatırımlarına yönlenmesine özelleştirmenin ana felsefesi. Ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesi gerekiyor. Özelleştirme ile devletin ekonomideki ticari ve sınai aktivitesi en aza indirilirken, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükünün azaltılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi ve atıl tasarrufların ekonomiye kazandırılması ve bu yolla elde edilecek kaynakların alt yapı yatırımlarına kanalize edilerek toplum refahın arttırılması hedefleniyor. Türkiye’de şimdiye kadar birçok özelleştirme gerçekleşti. Bütün bunları göz önünde bulundurarak 2014’ü nasıl değerlendiriyorsunuz? 1985 yılından itibaren 270 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 1602 taşınmaz, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 123 tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alındı. 1986 yılından itibaren hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla bir program yürütülmeye başlandı. Bu program çerçevesinde, İdare tarafından bugüne kadar 204 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapıldı ve bu kuruluşlardan 194’ünde hiç kamu payı kalmadı. 1986 yılından bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı 60,2 milyar doları buluyor. O tarihten 2003 yılına kadar yapılan 842 özelleştirme uygulamasıyla 8 milyar ABD doları tutarında özelleştirme gerçekleştirilmiş oldu. 2003 yılından Temmuz 2014’e kadar ise, telekom, bankacılık, enerji ve limanlar gibi pek çok sektörde toplam 1014 ihale yapıldı ve özelleştirmeler oldu. Bunların tutarı da 52 milyar ABD dolarını buldu. Ekonominin olumlu seyrettiği 2006 yılında yaklaşık 8 milyar ABD doları gelir elde edilirken, global olarak sıkıntıların olduğu 2013 yılının geliri 12,5 milyar ABD dolarıydı. İki dönem arasındaki ekonomik konjonktür değerlendirildiğinde, 2013 yılı için belirlenen 4 milyar liralık hedefin yaklaşık altı katına ulaşıldığını söyleyebiliriz. Bu sonuç özelleştirme tarihinde bir rekordur. 2014 yılı özelleştirme uygulamaları tutarı ise 1,7 milyar ABD doları seviyesinde. Bu veriler ışığında 2014 yılının da özelleştirme açısından başarılı bir yıl olacağını düşünüyorum. Enerji sektörü özelinde bakarsak özelleştirme sektör için neden bu denli önemli? Dünya genelinde buna yönelik ne tür teşvikler veriliyor? Büyük üretim tesislerinin özelleştirmelerine henüz yeni başlandı. Gerçekleştirdiğimiz 3 termik santralin ihalelerine dayanarak bu aşamada bir genelleme yapmanın çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Bahsettiğim bu 3 ihaleye, şartname almak ve inceleme yapmak suretiyle yabancı yatırımcılar da ilgi gösterdiler. Bununla birlikte, Avrupa özelinde, buradaki yatırımcıların, portföylerinin termik santrallere doymuş olması, Türkiye’deki ilgilerini özellikle yenilenebilir enerji santrallerine yoğunlaştırdı. Öte yandan dünya genelinde, devletlerin ve finansman kuruluşlarının daha ziyade yenilenebilir enerjiye vermiş oldukları teşvikler ve sağladıkları finansman kolaylıkları nedeniyle yabancı yatırımcıların özellikle bu yöndeki yatırımlara ağırlık verdiği de bir gerçek. İdaremizce, elektrik üretim özelleştirmelerine öncelikle kurulu gücü küçük olan akarsu santralleriyle başlandı. Elektrik üretim özelleştirmeleri, elektrik dağıtım özelleştirmelerinde sona yaklaşılmasından sonra, termik santral ihaleleriyle hız kazandığını söyleyebilirim. Termik santrallerden; bugüne kadar Seyitömer, Kangal ve Hamitabat’ın özelleştirme işlemleri tamamlanarak özel sektöre devirleri gerçekleştirildi. Kemerköy, Yeniköy, Yatağan ve Çatalağzı’nın ise ihaleleri tamamlanarak onay süreçlerine girildi. Elektrik üretim özelleştirmelerine bundan sonra da termik santral ihaleleriyle hızlı ve kararlı bir şekilde devam edilmesi planlanıyor. Özelleştirilecek santrallerin ihale sıralaması da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile birlikte belirleniyor. Liman özelleştirmeleriniz ile ilgili neler söylemek istersiniz? Özel şirketlerin liman işletmesinin kamu işletmeciliğine göre ne tür yararları var? Limancılık sektörüne hem kamu, hem de özel sektör kuruluşları tarafından yoğun şekilde yatırım yapılıyor. Son yıllarda gerçekleştirilen özelleştirmelerde önemli derecede başarılar yakalandı. Limanlarda özelleştirmenin ardından önemli verim artışı yakalandı. Bunun da ülke ekonomisine büyük katkısı oldu. Özelleştirmelerin yanı sıra, ülkenin birçok köklü kuruluşu farklı alanlarda ve bölgelerde limanlar kurdu ve şu anda bu tesislerden önemli bir verim elde ediliyor. Son dönemde geliştirilen Filyos, Mersin ve Çandarlı gibi üç önemli liman projesi ile önemli bir yatırım hamlesi yapıldı. Tüm bu yatırımların amacı, ülkenin belirlediği ticaret hedeflerini karşılayacak limancılık altyapısı ve kapasitesi oluşturmak. Derince Limanı ile ilgili ne tür planlarınız var? Derince Limanı’nın özelleştirilmesi ile ne tür bir proje gerçekleştirilmesi tasarlanıyor? TCDD Derince Limanı’nın stratejik konumundan ve coğrafi avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilmek için limanda kapasite artışına imkân sağlayan bir imar planı hazırlandı. Yeni imar planına göre, öngörülen 391.478,44 m2 dolgu yatırımının yapılmasıyla beraber, liman alanı 787.861.15 m2’ye ulaşıyor. Mevcut durumda her türlü yükü elleçleyebilmekte olan TCDD Derince Limanı’nın konteyner başta olmak üzere diğer yüklere de hizmet vermesi tasarlandı. Dolgu alanı ile yapılacak makine ekipman ve altyapı yatırımlarıyla beraber limanın konteyner elleçleme ve yıllık depolama kapasitesinin 1.250.000 TEU’ya çıkarılması planlanıyor. Bu plan doğrultusunda, TCDD Derince Limanı’nın ülkemizin en büyük konteyner ihracat limanlarından biri haline gelmesi hedefleniyor. Derince Limanı’nın 39 yıl süreyle işletme hakkının verilmesi ve özelleştirilmesi amacıyla 5 Haziran 2014 tarihinde bir ihale yapıldı ve bu ihalede en yüksek teklif 543 milyon ABD doları ile Safi Katı Yakıt tarafından verildi. Söz konusu ihalenin onay süreci devam ediyor. OİB olarak önümüzdeki dönem politikalarınız ve hedeflerinizden bahsedebilir misiniz? Özelleştirme işlemlerinde kamuya ait kuruluşların en iyi fiyattan özel sektöre devredilmesi kamuoyunun önünde rekabetçi ve şeffaf olarak yapılıyor ve yürürlükteki mevzuat çerçevesinde hukuk kurallarına uygun bir şekilde gerçekleştiriliyor. Ülkemizde rekabetin ve verimliliğin artmasına, kamunun üzerindeki istihdam ve finansman yükünün azaltılmasına büyük katkı sağlayan özelleştirme uygulamalarına bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edilecek.