Değişen tatil anlayışı ile gelecek dönemin trendleri belli oldu. Pandeminin kazançlı çıkanları, doğanın içindeki küçük oteller, doğa turizmi yapan acenteler, daha az bilinen köyler, koylardaki küçük oteller ve Airbnb evleri olacak.
Koronavirüs pandemisi, kış boyunca vakalardaki artışın yeni karantinalara ve kısıtlamalara yol açmasının ve aşının piyasaya sürülmesinin küresel olarak engellerle karşılaşmasının ardından seyahat endüstrisini etkilemeye devam ediyor.
Globalde bu durumdan en çok etkilenen Airbnb oldu. Pandemiden en çok etkilenen şirketler arasındaydı ve şirket yaklaşık bir yıl önce seyahatlerin kapanmasıyla halka arz planlarını neredeyse rafa kaldırdı.
Genel olarak bakıldığında Nisan ayına kadar oda rezervasyonları yüzde 72 düştü. Bu durumu stratejik olarak yönetirken, Airbnb kapsamlı bir geri ödeme politikası başlattı ve 1 milyar dolardan fazla iptal ücreti ödedi.
Ev paylaşımlı tatil modeline öncülük eden Airbnb, gezginlerin evden çalışma fırsatlarından, yakındaki dağ köylerine veya sahil kasabalarına seyahat etme ve genellikle normalden daha uzun konaklamalar için seyahat etme fırsatlarından yararlanması nedeniyle rakiplerinden daha iyi sonuç aldı. Airbnb sonbaharda iş istikrarını gösterdi ve şirket 2020’yi rekor kıran bir halka arz ile kapattı. O zamandan beri hissesi yüzde 165 arttı ve şirketin değerini 100 milyar dolardan fazla yükseltti, bu da Expedia Group Inc. veya Booking Holdings Inc.’den daha yüksek.
Bu örnek üzerinden baktığımızda, pandeminin aslında yerli ve yabancı tatilcinin ‘tatil’ şeklini değiştirirken, belki de bir daha hiç geri gelmeyecek alışkanlıkları da hayatımıza sabitlediğini söylemek mümkün. Tur operatörleri artık bireysel ve kişiye özel turlara yöneldi. Önceden açık büfe restoran, her şey dahil sistem, havuzlar tercih edilirken, artık yükselen trend butik oteller, kamp alanları, karavan turizmi ve orman evleri… Tesisler ve işletmeler, tatilcilerin daha güvenli ve hijyenik bir tatil yapabilmeleri için, kapalı mekan yerine daha çok açık alanlarda vakit geçirebileceği aktiviteler oluşturuyor. Tabii pandemiyle beraber tatil planları da değişti. Tatilciler kış mevsiminden yaptıkları erken rezervasyonları, maalesef her an değişen pandemi koşulları nedeniyle kısa süreli rezervasyonlara yöneltti. Burada oteller ve tatil köylerinin daha hijyenik ve güvenilir olduğu ve kişisel kampinglerin ve küçük kapasiteli konaklamaların ön plana çıktığı görülüyor. Bu dönemde birçok sektör gibi turizm acentelerinin de sıkıntılı günler geçirdiği aşikâr. Eski günlere geri dönülür mü bilinmez ama seyahat acenteleri, tur operatörleri ve oteller, yerli ve yabancı turistten daha fazla pay kapmak için kampanyalar düzenliyor.
Hürriyet Gazetesi Turizm Editörü Burak Coşan, yaklaşık 1,5 yıldır devam eden koronavirüs nedeniyle izole tatile olan talebin arttığını ve özellikle geçen yaz döneminin başlarında butik otellere, karavanlara, kamp alanlarına, kişiye özel turlara kısacası temasın daha az olduğu düşünülen tatil yerlerine ilginin arttığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Ancak ülkede kamp alanlarının az olması, bu alanlarda verilen hizmetlerin yetersiz kalması ve karavanlardan alınan yüksek vergi gibi çeşitli sebeplerden dolayı bu tip tatil seçeneklerine olan ilgideki artış sınırlı kalıyor. Diğer taraftan virüse karşı devreye alınan ‘güvenli turizm sertifikası’ ve uzun süredir evde kalan insanların tatil isteğinin artmasıyla özellikle bu yaz döneminde tatil alışkanlıklarında eskiye dönüş de yaşanmaya başladı. Daha büyük alanlara sahip otellere olan talep yükseldi. Geniş alanlara sahip otellerde temasın daha az olması, alınan tedbirlerin daha sıkı uygulanması tüketicilerin ilgisini çekti.”
Konuyla ilgili görüşlerini paylaşan Akfen GYO Genel Müdürü Sertaç Karaağaoğlu ise COVID-19’un geçen yıldan bu yana daha önce hiç görülmemiş şekilde hayatımızın tüm alanlarını etkilediğini ve turizm sektörünün de salgından en olumsuz etkilenen sektörlerin başında geldiğine dikkat çekiyor ve şu bilgileri paylaşıyor: “Seyahat hareketleri neredeyse tamamen dururken, oteller bu dönemde, daha önce yaşadığı krizlerin kat be kat üzerinde gelir düşüşleri yaşadılar. Birçok otel kapılarını kapatmak zorunda kaldı ve işgücünde önemli düşüşler meydana geldi. Pandemi döneminde dünya uçak filosunun üçte ikisi park edilirken, 18 havayolu birkaç ay içinde iflas başvurusunda bulundular. Turizmin her kolunda dibe vuruşun gerçekleştiği pandemi dönemi sektörün miladı oldu.”
Bugün aşı çalışmaları ve havayolu ulaşımının kademeli olarak açılması nedeniyle az da olsa bir hareketlenme olduğuna da değinen Karaağaoğlu, “Tam kapsamlı sektörel iyileşmenin uzun yıllar alması beklense de, dünya çapında yapılan araştırmalarda geçen yıla göre seyahat etmeyi düşünenlerin sayısındaki artışın önemli sayıda artması insanların seyahat özlemini de ortaya koyuyor. Turizmde bundan sonrasının çok daha hızlı şekilde olumlu olarak gerçekleşeceğini umut ediyoruz” diyor.
TATİL YAPMAK İSTEMEYEN KİTLE
Tatil alışkanlıklarının değiştiğini gösteren bir diğer çalışma ise TatildeKirala.com’un 74 şehirden 600’ü aşkın katılımcıyla gerçekleştirdiği “Koronavirüs Gölgesinde Tatil Alışkanları Araştırması”. Katılımcıların yüzde 62’si salgınla birlikte tatil planlarını değiştirmiş görünüyor. Yalnızca yüzde 14’ü tatil planı yaptığını belirtirken yüzde 43’ü bulaş ve hijyen endişeleri nedeniyle tatil planı yapmaktan çekiniyor. Bu endişeler, ortak kulanım alanlarının yoğunlukta olduğu otelleri de tatil planlarının dışında bırakıyor. Katılımcıların yüzde 15’i otelleri tercih edeceğini söylerken yüzde 45’i müstakil ev ve kiralık villalarda kalacağını belirtiyor. Tatile çıkacak olan her iki kişiden biri özel araç ile ulaşımını sağlayacağını söylüyor. Yazlığına veya köyüne gideceğini söyleyenlerin dışında bu yıl tatile çıkmama kararı alanlar ise katılımcıların yüzde 30’unu oluşturuyor. Tatile çıkmayan yüzde 30’luk kesimin temel sebepleri arasında bulaş ve hijyen endişesi ilk sırada yer alıyor. Katılımcıların yüzde 43’ü bu sebeple tatil planlarını iptal ettiğini belirtirken, yüzde 27’si köy veya yazlık dışında herhangi bir yerde konaklamak istemiyor. Tatile çıkmama kararında ekonomik sebepler de belirleyici rol oynuyor. Katılımcıların yüzde 15’i maddi yeterizliklerden dolayı herhangi plan yapmazken yüzde 15’lik bir kesim de normal şartlarda zaten tatile çıkmadığını söylüyor.
Araştırma, vatandaşların ikilemde kaldığı ‘’havuz mu, deniz mi?’’ sorusunun da cevaplandığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 40’ı denize gireceğini söylerken havuzu tercih edeceklerin oranının yüzde 20’de kaldığı görülüyor. Denize kavuşmak isteyenler yüzde 43 oranla en çok Ege Bölgesi’ne yöneliyor. Ege’yi yüzde 24 ile Akdeniz, yüzde 11 ile Marmara, yüzde 8 ile Karadeniz ve yüzde 2 ile İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu takip ediyor.
ESKİ TATİL RUTİNİNE DÖNÜŞ
2021 yılı ve sonrasında turizm sektöründe değişimler olacağına dikkat çeken Sertaç Karaağaoğlu: “Salgının turizm ve seyahat sektöründe olumsuzluklar yarattığı bir gerçek. Ancak Türkiye, uzun yıllardan bu yana deniz-kum-güneş tatillerinde dünyanın önde gelen tercih noktası olarak öne çıkıyor. Özellikle yaz tatillerinde turistlerin kademeli olarak ‘eski tatil rutinlerine’ geri döneceğini değerlendiriyoruz” diyor.
Her yıl 50 milyonu aşkın turist misafir eden Türkiye’nin önemli avantaja sahip olduğuna da değinen Karaağaoğlu, Türk turizm sektörünün başta sağlık tedbirleri olmak üzere tüm değişimlere hızla uyum sağlayacağını, giriş/çıkış (Check in/out) hizmetlerinde temasın azaltılmasında akıllı donanımların ya da robotik cihazların kullanılması, dijital konsiyerj hizmetleri, mobil uygulamaların daha teknolojik seviyelere yükselmesi, personelin hijyen ve sanitasyon bilgisinin sağlanması için sertifikasyon programlarının zorunlu hale getirilmesi ve tur gruplarının daha düşük sayıda 6-7 kişilik gruplara inmesinin kısa zamanda karşılaşılacak değişiklikler olduğunun altını çiziyor.
Turizm ve konaklama sektörünün iyileşme hızı
Deloitte COVID-19 Turizm ve Konaklama Sektörü Duyarlılık Araştırması’na göre, salgın kontrol altına alındıktan sonra, Avrupa’da yüzde 65, Türkiye’de yüzde 41 oranındaki kitle, turizm ve seyahat sektörünün normal seyrine dönmesinin 12 aydan daha uzun süreceğini düşünüyor.
Sertaç Karaağaoğlu Akfen GYO Genel Müdürü (General Manager of Akfen GYO)
‘Mikro tatil kavramı gelişiyor’
“Türkiye’nin sahip olduğu zengin turizm olanaklarının, salgınla birlikte talebe göre şekil değiştireceğini düşünüyoruz. Örneğin az insan yoğunluğu olan, çevreye duyarlı tesisler daha çok tercih edilecek ve sağlığa ilginin artmasıyla sağlık turizminde artış gerçekleşecek. Bununla birlikte dünyada seyahat kısıtlamalarının hâlâ etkili olduğunu düşünürsek, lokal ülke içinde geri planda kalan destinasyonlar seyahat planlarına eklenecek, antik kentler, kültürel miraslar, doğal güzellikler keşfedilecek. ‘Mikro tatil’ kavramı gelişirken, ilk aşamada uzun mesafeli seyahatler yerine kısa uçuşla gidilen destinasyonlar, araba ile ulaşılabilen rotalar ön planda olacak. Uzun bir seyahat yerine birkaç günlük yakın yerler tercih edilecek. Karavan tatili yine gözde tatil olarak görülürken, doğa içinde lüks kamping mekanları yaratılacak. Ayrıca tekne üzerinde tatil trendinin daha da yaygınlaşmasını bekliyoruz.”
Burak Coşan Hürriyet Gazetesi Turizm Editörü (Tourism Editor of Hurriyet Newspaper)
‘İzole tatil dönemi’
“Kültür turlarından kişiye özel ya da daha az kişiyle yapılan turlara ilgi arttı. Bazı tur operatörleri tatilcilere, turlara özel araçlarıyla katılma imkanı sundu. Tur otobüslerine de daha az kişi alınmaya başladı. Kültür turlarında ilk tercihler ise doğaya yakın, yeşilin bol olduğu bölgelere oldu. En büyük sıkıntı ise yurtdışı turlarında görüldü. Ülkelerin seyahat kısıtlamaları ve virüs tehlikesinin devam etmesi Türkiye’den yurtdışına turistik seyahatleri neredeyse sıfıra indirdi. Bu da yurtdışı seyahat acentelerini zor durumda bıraktı. Tüm bu gelişmelerin yanında yükselen kurlar ve artan maliyetler nedeniyle tüm tatil seçeneklerinin fiyatlarında artış yaşandı. Koronavirüs nedeniyle uzun süredir evlerinde kalan tüketiciler, gelecek dönem daha izole tatil arayışında olacaklar.”
Osman Arslan Deloitte Ulaştırma, Turizm ve Hizmet Sektörü Lideri
Operasyonel etki
“2020 yılına umutla başlayan turizm ve konaklama sektörü Çin’de ortaya çıkan ve kısa bir sürede tüm dünyaya yayılan COVID-19 salgınından en derin etkilenecek sektörlerin başında geliyor. Turizm sektörü gerek sağladığı istihdam gerekse çok ihtiyacımız olan döviz rezervlerinin artışı açısından kritik bir öneme sahip. Sektör yöneticileri rezervasyon iptallerinin, personel yönetiminin ve finansman yapılandırmalarının yanında gelecek döneme ilişkin operasyonel stratejilerinin de belirlenmesi açısından zorlu bir dönemdeler. Bu dönemde, yöneticilerin, operasyonel etki analizlerini farklı senaryolara göre pro-aktif bir şekilde güncel tutması ve buna ilişkin nakit yönetimini ve devlet tarafından sağlanan destekleri yakından takip etmesi, önümüzdeki günlerde olumlu gelişmelerin yaşanması durumunda sektördeki talebe hızlı cevap verebilmeleri açısından çok önemli olacak ve kurumsal açıdan fark yaratmalarını sağlayacaktır.”