Anasayfa / Röportaj / KÜRESEL SİGORTA DEVİ GÖZÜNÜ TÜRKİYE'YE ÇEVİRDİ

Röportaj

  • 181

KÜRESEL SİGORTA DEVİ GÖZÜNÜ TÜRKİYE'YE ÇEVİRDİ

image

Dünyada 200'den fazla ülke ile çalışan küresel sigorta devi Lloyd's, son yıllarda küresel gelişmelerin de etkisiyle gözünü Hindistan, Çin, Kolombiya ve Malezya'nın yanı sıra Türkiye gibi ekonomisi gelişmekte olan ve büyüdükçe, korunması gereken varlık ve altyapıların değerinin hızla arttığı ülkelere çevirdi. Llyod’s, özellikle son beş yılda sigorta sektöründe yaşanan güçlü büyüme ve ticari ve uzmanlaşmış sigorta hizmetlerine yönelik hızlı talep artışı ile öne çıkan Türkiye’de gördüğü potansiyele hitaben uluslararası standartlarda sigorta çözümleri sunmayı hedefliyor. Strategy dergisi olarak İngiliz şirketin, özellikle doğal felaketlere karşı yeterince sigortalanmamış 11 ülkeden biri olarak tanımladığı Türkiye pazarı ile ilgili hedeflerini, küresel ekonomideki gelişmelerin sigortacılık sektörüne etkisi ve “küresel finans merkezi” olarak konumlandırılan İstanbul’un barındırdığı risklere dair tabloyu Lloyd’s’a sorduk. Lloyd’s Küresel Piyasalar, Uluslararası Pazar Geliştirme Yöneticisi Kaan Yardımcı sorularımızı yanıtladı... Lloyd’s bugün dünyada kaç ülkede faaliyet gösteriyor? Ağırlık verdiğiniz pazarlardan ve bahsedebilir misiniz? Lloyd’s, 200’den fazla ülke ve bölgeden iş kabul ediyor. En büyük pazarımız olan Kuzey Amerika, iş hacmimizin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Kuzey Amerika’yı ise Birleşik Krallık ve Kıta Avrupası takip ediyor. Buna karşılık, Hindistan, Çin, Kolombiya, Malezya ve Türkiye gibi yeni pazarlarda da varlığımızı genişletmeyi planlıyoruz. Bu pazarlar, hızlı büyüyen ekonomileri ve düşük sigorta penetrasyonları nedeniyle bizim için stratejik öneme sahip. Lloyd’s’ın hizmet sunduğu sektörler arasında neler var? Bu sektörler arasında daha fazla trafik alan hangisidir? Lloyd’s, büyük altyapı ve enerji projelerinden, ulaşım, finans, profesyonel servisler ve KOBİ’ler olmak üzere ekonominin tüm sektörlerini kapsıyor. En büyük ürün gamımız ise reasürans, gayrimenkul, sorumluluk ile denizcilik segmentlerinde yer alıyor. Küresel gelişmelerden sigortacılık sektörü nasıl etkileniyor? Önümüzdeki dönem için öngörüleriniz nelerdir? Mevcut düşük faiz ortamı bizim endüstrimizde adeta bir sermaye akınına önayak oldu. Hem sigorta hem de reasüransta rekor seviyede sermayeye tanıklık ediyoruz. Bu durum da oran ve karlılık üzerinde olağanüstü bir baskı yaratıyor. Böylesi bir ortamda underwriting disiplini korumak ve gözetmek büyük önem taşıyor. Lloyd’s olarak Türkiye pazarına girmeyi hedefliyorsunuz. Türkiye sigorta pazarının potansiyeli hakkında görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Son beş yıl içinde Türk sigorta sektörü güçlü bir büyüme süreci yaşadı. Her ne kadar bu büyüme büyük bir oranda bireysel alanda kaydedildiyse de ticari ve uzmanlaşmış sigortalarda da ciddi bir talep artışı başladı. Türk iş dünyası büyüyüp genişledikçe, yeni risklerle karşılaşıyor ve bu riskleri karşılamak için de yeni çözüm ve hizmetler arıyorlar. Lloyd’s tam da burada devreye giriyor; küresel uzmanlığımızı Türkiye’ye taşıyarak tüm bu karmaşık ve sigortalaması zor riskleri kapsam altına almakta Türk sigorta sektörüne destek sağlayabiliriz. Türkiye ile ilgili hedef ve amaçlarınızdan bahsedebilir misiniz? Örneğin Türkiye’de faaliyet başladığınızda sizinle birlikte ilk olarak kaç tane sendikanın gelmesini ön görüyorsunuz? Lloyd’s Türkiye’de yerel varlık oluşturarak değer katmayı arzuluyor. Türkiye çok önemli bir büyüme pazarı, bölgesel ve küresel ekonomideki etkili rolü giderek artacak. Lloyd’s da Türkiye’de oluşturacağı bir yerel yapının stratejik öneminin bilincinde. Türkiye’deki lokal varlığımız yerel marketle ihtiyaçlara yönelik Türkiye’nin büyümesini destekleyecek uzmanlaşmış reasürans ve sigorta teminatlılarını geliştirme fırsatını yaratacak. Lloyd’s başlangıçta az sayıda sendika ile uzmanlaşmış ürünlere odaklanıp, ürünlere olan talebin artmasıyla birlikte operasyonu organik olarak büyütmeyi arzuluyor. Motor ya da bireysel sigortaları gibi geleneksel kategorilerde yerel pazarla rekabet etmeyeceğiz. İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olma hedefini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu hedefte, Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası sigorta şirketleri nasıl bir rol oynayacak? Sigortacılık sektörü açısından İstanbul, Dubai ve Singapur gibi bir hub olabilir mi? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? İstanbul tarihi boyunca, Asya ve Avrupa arasında bir köprü ve kıtaları birbirine bağlayan eşsiz bir ticaret merkezi olageldi. Uluslararası finans merkezi haline gelmesi ise Türk ekonomisinin sağlamlığı ve teşebbüsleriyle gerçekleşecek. Mevcut görece yavaşlamasına rağmen Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmaya devam ediyor. Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) dörtte birinden fazlasına sahip olan İstanbul ise bu büyümenin anahtarı konumunda. İstanbul Finans Merkezi de dahil olmak üzere, İstanbul’un uluslararası finans hizmetleri açısından bir merkez olma yönünde gösterdiği gelişim Türkiye’ye Doğu ile Batı arasında önemli bir ticari köprü olarak kalmaya yönelik muhteşem bir imkan sağlıyor. Bu gelişmeler neticesinde Türk şirketleri buldukları yeni kapılarla uluslararası pazara yayılabiliyor. Sigorta şirketleri gibi çokuluslu şirketler ekonomik mükemmeliyeti tesis eden önemli öğeler olarak öne çıkıyor; sermaye sağlayarak nitelikli insan gücü ve altyapıya yatırım yapıyorlar. Bu çerçevede sigorta ve reasürans şirketleri de riskleri ülke dışına çıkarıyor. Türkiye ekonomisi büyüdükçe korunması gereken varlıklar ve altyapının değeri de artıyor. Sadece İstanbul’un neredeyse 500 milyar dolar değerindeki GSYH’sinin tahmini olarak 82,5 milyar doları başta deprem olmak üzere 18 finansal ve doğal tehlike nedeniyle tehdit altında. Peki Türkiye, bahsettiğiniz finansal ve doğal risklere karşı kendini yeterince güvence almış durumda mı? Lloyd’s’un araştırması Türkiye’yi doğal felaketlere karşı yeterince sigortalanmamış 17 ülkeden biri olarak gösteriyor. Yaşanacak bir felaketin hasarı Türkiye’nin sermayesi ve vergi mükelleflerinin sırtına yüklenerek ekonomik büyüme ve iyileşmeyi yavaşlatıyor. Aynı durum yeterince sigortalanmamış tüm ülkeler için geçerli: Tüm hasar olanca şiddetiyle hükümetlerin ve şirketlerin sırtına yüklenerek açık yaratıyor. Özellikle nispeten hızlı büyüyen ülkelerin çoğunda sigortacılık yeterince ciddiye alınmıyor, ancak hükümetler sigortacılık pazarlarını liberal bir hale getirerek açığı kapatma yönünde adımlar atıyor. Uluslararası sigorta ve reasürans şirketleri doğal felaketlerin doğurduğu riskleri ülkelerin bilançolarından silerek ülkelerin felaket sonrasında kendine gelebilmesi için kullanabileceği daha fazla sermayeye sahip olmasını sağlayabiliyor. Lloyd’s’un araştırması sigorta penetrasyonundaki %1’lik bir artışın sigortalanmamış kayıpları %13 azalttığını, yani vergi mükelleflerinin yaşanacak büyük bir felaket sonrası ödeyecekleri vergiyi %22 düşürdüğünü ve GSYH’nin %2’sine denk bir yatırım artışı yarattığını ortaya koyuyor.