Anasayfa / Analiz / ENERJİ SEKTÖRÜ DEV ŞİRKETLERİN YAKIN MARKAJINDA

Analiz

  • 169

ENERJİ SEKTÖRÜ DEV ŞİRKETLERİN YAKIN MARKAJINDA

image

Dünyanın en hızlı gelişen enerji piyasalarından biri olarak adlandırılan Türkiye, enerji alanında yaptığı yatırımlarla tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Büyüme pastasından pay almak isteyen dev şirketler, 2013 yılının en parlak sektörü olarak yine enerjiyi işaret ediyor. Türkiye, ekonomik gelişme, sanayileşme ve kentleşme dinamiklerine paralel olarak yüksek talep artışı ile dünyanın en hızlı büyüyen enerji piyasalarının başında geliyor. Türkiye’nin 2020 yılına kadar dünya ve Avrupa ortalamalarının üzerinde büyümesini sürdürmesi beklenirken, bu büyümenin desteklenmesi için büyük ölçekli enerji yatırımlarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Özelleştirme sürecine paralel olarak sektörde rekabetçi bir piyasa yapısına doğru geçiş yaşanırken son dönemdeki özelleştirmeler, lisans ihaleleri ve stratejik ortaklıklarla enerji piyasası hızlı bir büyümeye sahne oluyor. Türkiye’yi yatırımcıların gözdesi haline getiren bir diğer nokta da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre elektrik tüketiminin yılda yüzde 6,3 oranında artması. Ülkede bir enerji krizinin yaşanmaması için sektöre her yıl 5 milyar Dolarlık yatırım yapılması gerekiyor. Bu durumun farkında olan büyük şirketler, bazı alanlardan çıkış kararı alarak enerji sektörüne yöneldi. Ekonominin dev şirketlerinin hedefi beş yıl içinde kapasitelerini katlayarak, pastadan en büyük payı almak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da geçen yıl yaptığı açıklamalarda, “2013 yılında doğrudan yatırım alan en önemli sektörün enerji sektörü olacağına inanıyorum. Türkiye büyüyor, enerji sektörü de aynı paralelde büyüyor” ifadelerini kullanarak, sektörün sürekli artan potansiyeline dikkat çekmişti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gelecek 15 yıldaki yatırım ihtiyacını 100 milyar Dolar olarak öngörürken, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu aynı dönem için gerekli yatırım ihtiyacını 225 - 280 milyar Dolar olarak tahmin ediyor. SEKTÖRDEKI BÜYÜME NASIL SÜRDÜRÜLEBILIR? Enerjide geçtiğimiz yıl yaşanan önemli atılımlar, aslında sektörün gelecekteki konumunun da sinyallerini verdi. Akfen Enerji Genel Müdürü Metin Yıldıran, 2012’de yaşananları değerlendirirken, Türkiye’nin Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi ve elektrik piyasasına sahip bir ülke olduğuna dikkat çekiyor. “Enerji ithal bağımlılığı yüzde 71,5 iken, Türkiye’nin yıllık enerji talep artışı, 1990’dan itibaren yaklaşık olarak yüzde 4,5 mertebesindedir” ifadelerini kullanan Yıldıran, enerji talebindeki yüksek büyüme ve dışa bağımlılık ile yıllık yatırım ihtiyacının ne kadar yüksek olduğuna dikkat çekiyor. İthalata bu denli bağımlı olan enerji sektöründeki büyümenin pek de sürdürülebilir olmadığına değinen Metin Yıldıran, sorunun çözümünün bağımlılığı azaltıcı yollardan geçtiğini vurguluyor. 2012 yılı da enerji sektörü açısından canlı bir işlem ortamına sahne oldu. Akfen HES Yatırımları ve Enerji Üretimi Genel Müdürü Saffet Atıcı, 2012’de çok fazla doğal gaz ve ithal kömür lisansı için başvuru yapıldığına dikkat çekerken, yeni kanunla birlikte bu başvuruların bir kısmının geri çekilmesini beklediklerini dile getiriyor. 2012 Haziran ayında açıklanan teşvik sistemi ile doğal gaz santrallerinin yatırım teşviklerinin kapsamı dışında bırakıldığını hatırlatan Atıcı, yapılan düzenlemelerle plansız bir şekilde sektöre girmeye çalışanların geri adım atacağını düşündüğünü belirtiyor. Enerji yatırımları bu yıla ise hızlı bir giriş yaptı. Özelleştirilen 18 elektrik şirketinden 13’ünün özel sektöre devri tamamlanmış bulunuyor. Devir sürecinde olan beş şirketle birlikte elektrik dağıtım ihalelerinden elde edilecek toplam gelirin 12,7 milyar Dolar olması bekleniyor. DAĞITIM ÖZEL SEKTÖRE GEÇTI Elektrik dağıtımında geçtiğimiz dönemlerde yapılan ihalelerle özelleştirme süreci tamamlandı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, bu yılın 2.5 aylık döneminde de elektrik dağıtım, doğal gaz dağıtım ve termik santral özelleştirmeleri ihalelerinde 5 milyar 709 milyon Dolarlık özelleştirme ile yaklaşık 125 milyon liralık taşınmaz özelleştirmesi yapıldı. Tüm bunlar incelendiği zaman Türkiye’de elektrik dağıtım hizmetinin tamamen özel sektör eliyle yapılır hale geleceği görünüyor. Özelleştirme hedefleri doğrultusunda atılan adımlar sektördeki hareketlenmeleri önemli ölçüde etkiliyor. Tamamlanan ihalelerin ardından yaşanan süreci değerlendiren Akfen Enerji Genel Müdürü Metin Yıldıran, bu kapsamda alınan yolun pek de iç açıcı olmadığına dikkat çekiyor. Öte yandan doğal gaza dayalı üretim lisansı başvurularında ve mevcut lisanslarda çok önemli bir kurulu gücün olduğunu da vurgulayan Yıldıran’a göre bunların önemli bir kısmında realizasyon sorunlarının beklenmesi söz konusu. Tüm bunlarla birlikte hükümetin atılımlarına da değinen Yıldıran, hükümetin yerli kömür ve linyitlerin kullanımı konusunda getirdiği teşvik mekanizmasının yatırımcılar için ciddi avantajlar sağladığını ve önümüzdeki süreçte bu kaynakların kullanımında ciddi artış yaşanmasının beklendiğinin altını çiziyor. Yerli ve yabancıların odağında, dağıtım özelleştirmelerinin yanında, elektrik üretimi de yer alıyor. Bunun arkasında artan sanayi üretimi bulunuyor. Uzmanlar, elektrik üretiminde hidroelektrik, jeotermal ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynakların da önem kazanacağını, doğal gazın ise cazibesini koruyacağına dikkat çekiyor. DOĞAL GAZ ARZ SORUNUNA ÇÖZÜM Türkiye, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanması konusunda da ciddi ilerlemelere sahne olacak. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Süreyya Yücel Özden’e göre enerjide yerli ve yenilebilir kaynakların değerlendirilmesi son derece önem taşıyor. “Türkiye, doğal gaz, petrol gibi birincil enerji kaynakları açısından yüzde 75 oranında dışa bağımlı bir ülke” ifadelerini kullanan Başkan Özden, “Türkiye’de enerji konusunda dışa bağımlılık oranı çok yüksek. Bu konuya özellikle dikkat etmek gerekiyor. Sorunumuzun çözümü ise kömür, su, rüzgar ile güneş gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara önem verilmesinden geçiyor. Özellikle güneş enerjisinde yapılacak atılımlar çağı ve insanlığın yaşam biçimini değiştirecek” diyerek Türkiye’nin enerji konusunda izlemesi gereken stratejiye dikkat çekiyor. NÜKLEER ÖNE ÇIKACAK Karadeniz kıyısındaki Sinop’a ve Akdeniz kıyısındaki Akkuyu’ya yapılması planlanan iki enerji santrali, sektörde nükleer enerji konusunda yapılacak diğer yatırımlar konusunda fikir vereceğe benziyor. Akkuyu sahasında nükleer elektrik santrali inşaatı ve işletimi ile ilgili Rusya ve Türkiye arasındaki hükümetler arası anlaşma 2010 yılında imzalandı. Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santralin yapımı için ise görüşmeler henüz sürüyor. Sinop’ta kurulacak nükleer santrali Japon Mitsubishi Heavy Industries ve Fransız Areva ortaklığında yapılacağı dair anlaşma da mayıs ayında imzalandı. Japon – Fransız konsorsiyumu tarafından yapılacak nükleer santralde kamunun da payı olacağı ve 2023’e yetiştirileceği bildirildi. Projenin 22 milyar dolara malolması bekleniyor. İlk nükleer santralin yapımına 2014’te başlanacağı tahmin ediliyor. İTÜ Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırmalar ABD Başkanı Prof. Dr. Beril Tuğrul da Türkiye’nin son yıllarda nükleer santraller konusunda yaptığı atılımlara dikkat çekiyor. “Ancak bu santraller çok kısa sürede kurulabilen santraller değil ve Türkiye’de planlanan bir nükleer santralin kurulumu dolayısıyla yedi yıldan önce olmayacaktır” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Tuğrul, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması için nükleer santrallerin önemine vurgu yapıyor. “2023 hedefleri ve daha sonraki hedefler için Türkiye’nin çok fazla enerji gereksinimine ihtiyacı var. Bu nedenle tüm kaynakların değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer Türkiye 2013 hedeflerine ulaşmak istiyorsa birden fazla nükleer santralin devreye girmesi gerekli. Eğer enerji konusunda doğru bir strateji izlenmez ise 2017 yılında Türkiye bir enerji açığı ile karşı karşıya kalabilir” diyerek olası büyük bir enerji açığının nasıl giderileceği sorusuna açıklık getiriyor. HES PROJESİ ATAĞI Enerji sektörünün önemli noktalarından Hidroelektrik Santralleri (HES) alanında da 2013 yılında olumlu gelişmeler bekleniyor. Türkiye’de enerji üretiminde önemli rol oynayan kaynaklar arasında su önemli bir role sahip. Enerjide dışa bağımlılığı azaltılmasında HES’ler önemli bir yer tutuyor. Türkiye HES’ler açısından rezervlerinin büyük bir kısmını kullanmış gibi görünse de yapılacak büyük ölçekte santraller olası enerji sorunun çözümünde önemli rol oynuyor. Bu kapsamda sektörün önemli oyuncularından olan ve HES yatırımlarına 2007 yılında başlayan Akfen Holding’in hidroelektrik santrali yatırımlarının AkfenHES çatısı altında birleştirilmesi de bu alandaki ilk gelişmelere bir örnek oldu. Ve HES şirketleri 28 Mart 2013 tarihi itibariyle tek çatı altında toplandı. Bu çatı altında toplamda 344 MV kurulu güce sahip 16 adet HES projesi bulunuyor. Bu projelerden bir tanesi baraj tipi olup, diğerleri nehir tipidir ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gereği, operasyonda oldukları ilk 10 yıl süresince Megavat saat başına 73 dolar alım garantisine sahip sahiptirler. HES portföyünün toplam 142 MW’a sahip 8’i operasyonda olup, inşaatı devam eden 62 MW kurulu güce sahip üç santralin ise yıl sonunda tamamlanması planlanıyor.